Hayata Karışmak...
Tatil uzun geldi bu sefer. Sanki aylardır uzak kalmışım gibi. Çok derin yolculuklara çıkmış, uzun uzun durup içime bakmışım gibi...
Kumsalda otururken boş boş, geniş geniş yerlerde Deniz'le Özgür'ün nasıl oynayıp koşuşturduğunu seyrederken, saatin kaç olduğunu güneşin gökyüzünün neresinde durduğuna bakarak anlamaya çalışırken, anladım... Ankara'da ne kadar gerildiğimi. Yay gibi gerginim, ama farkında bile olmuyorum çoğu zaman. Bir yerlere yetişmeye çalışmaktan, birilerine yetmeye çalışmaktan yorgun düşüyorum. Sevgilimin gözlerine bakarak gülümseyecek gücümün bile kalmadığını hissediyorum bazen. İşte, evde, anneyken, sevgiliyken, yolda yürürken, öğle tatilinde hep bir telaş. Akrebin yelkovanı nasıl kovaladığını bile unutturacak bir telaş. Ama tatlı bir telaş değil. Hep zamana karşı yarış, trafikte gözüm hep saatte, binalar, insanlar, telefonlar, mimikler, endişeli ses tonları.... İlk kez çok sevdiğim Ankara'nın beni nasıl yorduğunu fark ettim bu yaz. Haftasonlarını bile planlı yaşamaktan yorulmuşum... Hiçbir şey planlamadan gelişen günleri özlemişim. Sadece olduğum yerde kalarak, koşturmadan geçirilen, sevgi dolu, gülücüklü, neşeli haftasonlarını...
Arkadaşları bile göremeden geçen birçok haftasonunun ardından, bütün bunları düşünmek beni kendime getiriyor. Madem fark ettim bir kere, bir şeyler eskisi gibi kalamaz artık, öyle değil mi?
- Daha yavaş, daha sakin yaşamak,
- Hayata karşı daha hevesli olmak,
- Pozitif insanlarla birlikte daha çok vakit geçirmek, arkadaşları daha çok görmek,
- Daha büyük sofralarda, daha kalabalık oturmak,
- Başkalarından önce kendim için yaşamak, artık kendimle daha fazla ilgilenmek,
- Kendimi mutlu ettiğim için, kendim mutlu olduğum için başkalarını mutlu etmek (başkalarını mutlu etmeye çalışırken, kendimi mutsuz etmek değil),
- Enerjimi yükseltecek şeyler yapmak,
- Şehrin beni yormasına fırsat vermeden ufak kaçışlar planlamak,
- Ve her zaman, yanımdakinin gözlerinin içine bakarak gülümsemek...
Bugün her Pazartesiden daha güzel bir Pazartesi. Bir gün ufak bir sahil kasabasında yaşamaya başlarım belki, ama o güne kadar ruhumun, bedenimin sakinliğe, dinginliğe, huzura, mutluluğa ihtiyacı var. İşte bu yüzden yukarıdakilerin hepsini istiyorum. Bir Akdeniz kasabasındaki kadar yavaş aksın istiyorum zaman bu şehirde. Hayata karışmak istiyorum, içinde eriyip gitmeden...
Mutlu hafta....
Yorumlar